
Herkese tekrardan merhaba, bugün yine karşınıza ufak bir aradan sonra çıktım. Yazı yazmayı cidden çok seviyorum fakat bir şeyleri planlayarak konuşma yapmakta eskisinden kötü haldeyim. Bu yüzden yine doğaçlama bir yazı yazacağım. "Ulan, bu çocuk da sürekli böyle başlıyor" diyenler için evet, ben de şimdi yazarken böyle düşündüm. Fakat bu sefer önemli bir fark var: daha önceki yazılarımdaki depresif modumdan eser yok şu an.
İçimdekileri döktüğüm ve bir deneme süresi verdiğim bir aşamaya geçtim ve bu beni "batsın bu dünya" modundan çıkardı. Sanırım insanın sadece içini bunaltanları hedef kişisine az çok söyleyebilmesi bile büyük bir rahatlamaya sebep oluyormuş. Bu yüzden Ahd kardeşinizi dinleyin ve patlama aşamasına gelmeden içinizdekileri dökün.
Bu şekil başlamışken buradan devam edelim bence. Şimdi hepimiz stresli zamanlar yaşıyoruz. Gelecek kaygısı ve bir sürü belirsizlikten kendimizi yıpratıyoruz, yapılan işlerin zorluğundan çok zihinsel stres yoruyor bizleri. Kendinize ne kadar inanıyorsunuz, neler yaşıyorsunuz bilmiyorum ama işinizi, uğraşınızı tek şansınızmış gibi düşünmekten vazgeçmek sizi çok rahatlatacaktır. "İşimi bırakıp istifa ederim" kafasıyla gezmeyin ama hayatınızı kötü etkileyen noktada "yeter" diyebilin.
Bence hayata en güzel devam edebilme yolu, yeri geldikçe pes edip yeni şeyler denemekten geçiyor. Bunun tabii bir dozu, bir ayarı var; kaçırmamak önemli. Bir şeyi zorla veya inatla devam ettirmek sizi aşırı yıpratacak ve yaşama arzunuzu elinizden alacaktır.
Ahd pek yapmasa da içinizi sözel olarak başkalarına da açın, yoksa negatif duyguların bataklığı gibi içine saplanabilirsiniz. Benim genel olarak sağlamcılığımdan mı yoksa risk almak istememden mi bilmiyorum, yedek planlar yaparım. "Şu olursa bunu yaparım" gibi... Mutlaka sizlerin de bir yedek, hatta ve hatta yedeğin yedeği planınız olsun. Yoksa bir anda çaresizlikle mücadele ederken bulabilirsiniz kendinizi.
Size hayatımdan bir anı ve en çaresiz hissettiğim zamandan bahsederek yazımı bitirme yoluna çıkacağım. 2021'de Haziran'da mezun oldum. Herkes sanki gözüme bakıyormuş gibi "Ee, işe girdin mi? Ne zaman başlıyorsun?" diye beni aramaya, darlamaya başladı. "Boş yere birinci oldun, emeklerin boşa gitti" falan gibi saçma salak cümleler havadan yağmur misali yağıyordu adeta.
Ben de böyle olunca dayanamadım ve sabırsızlıkla iş yerimi açma macerama başladım. "AHD Akademi" projesi başlamış oldu. Bir sürü insana yine laf anlattım neden hala akademide değilim ya da daha spesifik olarak neden Hacettepe'de değilim diye. O sıralar kendimi yanlış bir noktaya adadım ve ikinci iş yeri açma fikrine kapıldım. Ama sorun, param yoktu. Kazanıyordum ama borcuma ve işlerime anca yetiyordu. Daha özel açıklamam gerekirse, ilk iş yerini kurduğumda sermayemi tüketmiştim.
Kirayı ödememe de 3 gün kalana kadar hiç kayıt alamamıştım, borç alabileceğim kimse de kalmamıştı. Aç olduğum bir anda Müslüm'le birlikte "Bir pizza mı söylesek?" dedik ve sipariş verdik. O sırada siparişi getiren abinin kızını kayıt aldık. Ertesi gün ben çöpleri atarken de başkaları geldi ve ilk ayı 60 TL kâr ile kapattık. Bugün bir döner alamam ama o para benim için çok değerli bir miktardı. Yola çıkanın, bir şekilde pes etmezse yolda kalmayacağına inanmamı sağlamıştı sonuçta o 60 TL.
Tekrar ikinci iş yeri macerama dönersem, o zamanlarda ilk yer kendini çeviriyor, bana da yarım asgari ücret falan para bırakıyordu. Öğretmenlerime falan düşük verip vicdansız olsam daha çok kazanırdım ama emek çalmaktansa ekmeğimi azaltmak bana hâlâ daha şerefli geliyor.
Ben o aralıkta hem yüksek lisansımı yapıyordum hem formasyon alıyordum, bir de İngilizce kursuna gidiyordum. Özel dersim vardı gittiğim, bir de iş yerimde ders veriyorum. Robot gibi yaşıyordum bakınca; sabah 7'de evden çıkıp 12 gibi eve gelip direkt uyuyordum. Tam o sırada 18 bin TL gibi borca bulaştım. "Bu bir şekil çıkar" derken Türk Telekom beni dolandırdı. Önce "İnternetin taahhüdü bitti, kapatalım" dedi, sonra cayma bedeli kesti. "Ses kaydı kayboldu" gibi bahanelerle bana 2.780 TL ödetti.
Hâlâ içim yanar düşündükçe, beddualarım hâlâ onlarladır ama burası pek yeri de değil. Bir anda 20 bin küsur borcu ödemem gerekiyordu ama gelirim 2.500'ü zar zor aşıyordu. Ödemem için de 4 ay gibi bir zaman vardı. Nereden hesap yaparsanız yapın, çıkamıyordunuz yani. Cebimde 100 TL ile 4 gün geçirdim, kendime makarnalar falan yaptım. Canım çok şey çekti ama sabretmek zorundaydım.
Yine parkta kendime yaptığım sandviçlerimden yerken, "Biraz dua mı etsem? Beni 3 gün sonra kira ödeyecekken çıkaran Mevla'm beni bu durumdan da çıkarır" dedim ve başladım duaya. Kafamda fikirler belirdi, bir yandan "Ben neden daha çok online kamp yapmıyorum?" diyerek bir şeyler düzenledim ve bir iki matematik özel dersi buldum. O borcun içinden de çıktım.
Sonrasında "Bu işler çok stresli, vergisi, algısı yorucu. Ben en iyisi akademiye mi yönelsem?" dedim ve bir şekilde günümüze geldik. Uzun lafın kısası, aşırı planlı olmadım, fazla risk aldım. Ama bu süreçte çok şey öğrenip çok şey yaptım. Yapmadığım tek şey pes etmek de diyebilirim.
Hayatınız elinizdeyken riskler alın, deneyin, başarın, başaramayın ama bir şekilde yola çıkın. Yaşlı adam Ahd size daha fazla nasihat vermeden, siz ona vermeye başlayacak yerlere gelin. Sağlıcakla kalın, hoşça kalın, bir sonraki yazımızda görüşmek üzere.
Yorumlar
0Sohbete katılın
Yorum yapmak için lütfen giriş yapın veya kayıt olun.